Sponsorlu Reklam



Anlatılana göre bu olay 2008 yılında yaşanmış ve olayın yaşandığı yıllarda arkeoloji bölümünde okuyan bir arkadaşın anlatımı aynen aşağıdaki gibi. 


Olay Mardin'de bulunan bir dağın eteğinde geçiyor.  Bakıldığında dağda görünen mağaralar buluyormuş.  Kazı alanında üç erkek, üç kadın ve başlarında bir hoca varmış. Arkeoloji kazısı uzun süreceğinden kamp kurmuşlar gece çadırlarına bir kaç defa taş gelmiş ve ayak sesleri duymuşlar ama önemsememişler. Sabahında ise kazıya başlamışlar. Bir bölgeyi şeritlerle çevirip kazı çalışması yapmaya başlamışlar. Kazdıkları alanda pek bir çıkmamış. Çalışmalara devam etmişler ama ilk gün umdukları gibi bişey bulamamışlar. Kazı yapılacak yeni bir alan belirmeye çalışmışlar, bulundukları bölge eski medeniyetlere ev sahipliği yaptığı bir bölge olduğu için elbette bir iz buluruz ümidiyle devam etmişler. Ama hiç birşey bulamamışlar hava kararınca da çadırlara geri dönmüşler.



Kampa dönüp ateş yakmışlar ve yemek yemeye başlamışlar. Ateşin başında sohbet ederlerken gözü dağda bulunan bir mağara takılan anlatıcımız, mağaranın girişinde dalgalı bir ışık görmüş. Yalnış görüp görmediğini anlayabilmek için arkadaşlarına sormuş ve herkes mağaraya bakmış aynı şeyi onlarda görmüş. Hemen jandarmayı aramışlar ve ateşi söndürüp bulundukları bölgede beklemeye başlamışlar. Jandarma gelip mağaraya bakmış fakat hiç bir şey olmadığını ve mağaranın başka giriş çıkışın olmadığını söylemiş. Bu olay orda olan herkesi tedirgin etmiş ve herkes çadırına dönüp uyumaya çalışmış. Fakat bir süre sonra yine önceki gecedeki gibi ayak sesleri duymaya başlamışlar. Sesler devam ederken çadırdan aniden çıkıp fenerle etrafı kolaçan etmişler fakat ne bir hayvan ne bir iz varmış. Bu olaylardan sonra iyice sinirleri bozulmuş. Sabah olunca başlarındaki hocanın sesiyle uyanmışlar ve getirdikleri tüm eşyaların etrafı saçıldığını görmüşler. En yakın olan köy 2 saat mesafedeymiş ve iyice korkmaya başlamışlar ama yinede kazı yapmaya devam etmişler.



Yeni kazıya başladıkları alanda inanılmaz birşey bulmuşlar bir çocuk veya bebek mezarı gibi birşey. Yaklaşık 1 metrelik bir mezarmış ve mezar taşı yokmuş. Resmen kundağıyla birlikte gömülen bir bebek mezarı bulmuşlar. Hatta buldukları mezar yakın zamanda gömülmüş ve kundağıyla gömülen bebeği sardıkları bezler çürümüş bir vaziyetteymiş. Yaklaşık yarım saatlik uğraş sonunda mezarı tamamen açmışlar bebeğin kundağında bir iğneyle tutturulmuş bir muska bulmuşlar. Jandarmayı tekrar aramışlar. Jandarma gelmiş ve çok şaşırmış bulundukları yerde mezarlık bulunmuyormuş. Jandarma bebeği alıp araştırmak üzere oradan ayrılmış. Bu olaydan sonra kazı alanından eşyalarını toplamışlar ve başka bir alana geçmişler. Kazıya devam etmişler ve yine akşam olmuş. Fakat grupta herkes huzursuz olmuş ve bebek cesedi bulmaları onları çok etkilemişti. Olayı unutmak için farklı konular açmışlar. Bir süre sonra uyumak için çadırlarına geçmişler. Fakat herkes korkuyormuş ve çadırların hepsini yan yana kurmayı teklif etmişler. Çadırları yan yana kurduktan sonra uykuya dalmışlar ama bir süre sonra bir sesle hepsi uykusundan sıçramış. Dışarıdan gelen sesi dinlediklerinde ise ''yavrum'' diye ağlayan bir kadın duymuşlar.  Dışarıdan gelen sesler bir kadına aitmiş fakat ses çok kalınmış. Bir yandan ''yavrumu aldınız benden'' diye bağıran kadın bir yandan da hızlı adımlarla yürüyormuş. Bir cesaretle kendilerini çadırın dışına atmışlar fakat hiç kimse yokmuş. Dikkatlice baktıklarında ve dinlediklerinde sesin geldiği yer ilk gece ışık gördükleri mağaraymış ve mağarada yine ışık varmış.




Herkesin korkudan eli ayağı titriyormuş. Hepsi bir çadıra toplanmış ve sabaha kadar uyumadan beklemişler. Hava aydınlanınca ilk iş hemen eşyalarını toplamışlar ve oradan ayrılmışlar. Oradan ayrılır ayrılmaz ilk iş olarak Jandarma karakoluna gitmişler. Tam olacakları anlatacaklarken karakol komutanı bebekle ilgili araştırma yaptıklarını ve olayı öğrendiklerini söylemiş.  Zamanında o bölgede bir köy varmış köyde yaşayan ikide kız kardeş. Bu kız kardeşlerden birinin çocuğu olmuyormuş ve çocuğu olsun diye köyde bulunan bir büyücüyle anlaşıp büyü yaptırmış. Büyüyü yapan kadın bir şartla büyü yapmış, kız kardeşinin yeni doğan bebeğini kurban etmek için o bulunan bölgede canlı canlı gömmesini istemiş ve büyücünün verdiği muskayla bebeği kurban edip oraya gömmüş. Bu olaydan sonra bebeğini bulamayan kardeşi delirme noktasına gelmiş. Ama çocuğu olmayan kardeşinin kızı olmuş nasıl olduysa bebeği kaybolan kardeş bebeğini kız kardeşinin öldürdüğünü öğrenmiş ve hem büyücüyü hemde kız kardeşini elleriyle boğmuş. En sonda kendi canına kıymış. Bu büyü olayından sonra köyün başından müsibet eksik olmamış. Diye tamamlamış komutan civar köylerden ihtiyarlar hemen olayı duyup karakola gelmişler ve komutana bu o bebek bulduğunuz yere gömün yoksa sizinde başınız beladan kurtulmaz demişler. Olaylar birbirini tutunca hemen bir kaç askerle birlikte bölgeye geri dönüp bebeği buldukları yere geri gömmüşler.










Konu Hakkındaki Fikrini Aşağı Yazabilirsin.

Daha yeni Daha eski

Sponsorlu Reklam

Sponsorlu Reklam