Sponsorlu Reklam




Bir gazetenin Köşe yazarı olaydan şöyle bahsediyor.

''Bundan tam 10 yıl önce haber yapmaya gittiğim Dörtdivan İlçesinin Deveciler Köyünde, cinlerin çıkardığı iddia edilen yangınları görmesem inanmazdım.

Yine aynı bölgeden toplanan odunlar, köye yakmak için getirilmiş. Bu odunların getirildiği hane, cinler tarafından adeta cezalandırılıyor ve yasak odunların bulunduğu hanede peş peşe yangınlar çıkarılıyor. 10 sene önce Deveciler Köyünde iki ev tamamen yanarken, aynı hafta içinde tam 32 yangın meydana geliyor. Köy halkının tamamı tetikte, her an bir yerde yangın çıkabilir diye köyün ortasında itfaiye aracı hazır bekletiliyor. Hatta köy halkından bazıları, Köyü cinler bastı diye köyü terk ediyor. Terk edemeyenler ise, evlerindeki eşyalarını meydanlara çıkartmışlar, harman yerinde traktör römorklarında yatıp kalkıyorlar. 


Cinlerin köy yakma haberine 10 yıl önce gittiğim Dörtdivanın Deveciler Köyünde karşılaştığım bu olağanüstü olaylar karşısında görmeyenlere, yaşamayanlara belki deli saçması gelebilir ama ben cinlerin yarattığı bu yangın olaylarına yüzde yüz inandım. Hatta o tarihte yaptığım röportajlara, Atv Ana Haberde geniş bir şekilde yer verildi. 10 sene sonra Dörtdivanda yine aynı şekilde cinler köy yakıyor. Bu kez sadece köyün ismi farklı. Şimdi de komşu köy Ömerpaşalarda cinler yangın çıkarıyor.''

Başka bir köyde yaşananlarda şu şekilde hatta filmi yapılıyor ''Karadedeler Olayı''. 


Bir haber ajansı gazetelere Davutlu köyünde, köylülerin hava karardıktan sonra cin benzeri esrarengiz yaratıklar gördükleri için saat beşten sonra korkudan sokağa çıkamadıkları ve korktukları ile ilgili bir haber geçti. Haber tüm gazetelerde küçük puntolarla önemsiz bir haber olarak yayınlandı. 


Aynı günler gazetecilerin dikkatini çekti ve olayı yerinde araştırmak için Davutlu Köyüne gitti. Köyde konuştuğu ve filme aldığı herkes birtakım yaratıklar gördüğünü iddia ediyor ve akşam saat beşten sonra kesinlikle sokağa çıkmıyorlardı. herkesin gönülden inanarak korkuyla anlattığı esrarengiz olaylar genç gazeteciyi köyde kalmaya teşvik etti. 


Tam on bir gün süreyle köyde kalan gazeteci olağan üstü hiç bir olaya rastlamayınca yanında getirdiği video kamerayı köydeki 14 yaşında bir çocuğa bırakarak köyden ayrılmaya karar verdi. çocuk, eğer köyde olağan dışı bir şey olursa kamerayla kaydedecek, daha sonrada kasetleri gazeteciye verecekti. 

Genç gazeteci, köyden dönüşünden üç gün sonra gece yarısı, sivil giyimli dört jandarma tarafından İstanbul'daki evinden, köyde kayıt yaptığı kasetleriyle birlikte alındı ve Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesinin jandarma komutanlığına getirilerek bizzat bölgedeki jandarma komutanı kıdemli yüzbaşı A.S. tarafından sorgulandı. bu sorgulama kamerayla kayıt edildi... sorgulamanın sebebi Davutlu köyünde üç hanede, video kamerayı bıraktığı çocuk da dahil olmak üzere toplam 7 köylü kısmen parçalanarak öldürülmüş, evlerin birinin duvarına ise kan kullanılarak gazetecinin Arapça alfabeyle yazılmıştı. 


Olay büyüyerek halk arasında korku, kargaşa ve paniğe sebep vermesin diye bir cinnet olayı gibi köylülere anlatıldı ve örtbas edilerek, cenazeler sadece köylülerin ve jandarmanın katılımıyla büyük bir gizlilikle köy mezarlığına defnedildi. 

Köylülerin çoğu bu olaydan sonra köyü terk ettiler. Sorgulandıktan sonra serbest bırakılan gazetecinin üzerindeki tüm giysiler iç çamaşırları ve çorapları dahil ,botları, çantası ve not defteri 3 şubat 1989 salı günü , Davutlu köyünün arkasındaki ormanda terk edilmiş olarak bulundu. Gazeteci H.B. nin ismi ise kayıplar listesinde kaldı. Yüzbaşı a.s. olaydan bir sene sonra 1990 yılında psikolojik bir rahatsızlıktan dolayı malulen emekli olarak İstanbul'a yerleşti ve tedavi görmeye başladı. 


2006 yılında ise henüz 59 yaşındayken, girdiği bir bunalım sonucu kendisine ait tabanca ile başına bir el ateş ederek intihar etti. 

Babasının ölümünden sonra yüzbaşı A.S'nin özel kasasını açan kızı S.F, kasada üç adet büyük zarf buldu. zarfların bir tanesinde siyah beyaz fotoğraflar diğer ikisinde ise kayıp gazeteci H.B.ye ait bir not defteri, 1989 yılına ait gazete kupürleri ve üç adet video kaset vardı. Kasetlerin üzerinde yazan tek şey Karadedeler olayı 1989'du. İlk video kayıtları gazeteci H.B.nin köylüler ile röportajını, ikincisi ise H.B.nin babası tarafından sorgulanmasını içeriyordu. Üçüncü ve son video ise köylü çocuğun çektiği görüntülerden oluşuyordu. bu son videoyu seyretmeye başladığı ilk on dakikadan sonra korkudan kanının damarlarından çekildiğini hissetti.Yirmi ikinci dakikadan sonrasını ise seyredecek cesareti bulamadı kendinde.

Konu Hakkındaki Fikrini Aşağı Yazabilirsin.

Daha yeni Daha eski

Sponsorlu Reklam

Sponsorlu Reklam